Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n’olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasıl da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
O sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik, bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
günler devlet alacağı, yıllar bir kadehçik buzlu rakı
oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Bu dizelerde Hasan Hüseyin Korkmazgil, yoğun biçimde kişileştirme (teşhis) ve benzetme (teşbih) sanatlarından yararlanıyor.
1. Kişileştirme (Teşhis)
“Gitme, sonbahar oluyorum” dizesinde şair, mevsimi kendi ruh haliyle özdeşleştiriyor; adeta sonbaharı yaşayan bir insan gibi kendisiyle bütünleştiriyor.
“Ağaçlar bükmesinler boyunlarını” dizesinde ağaçlara insana özgü bir davranış yükleniyor.
2. Benzetme (Teşbih)
Mevsimlerin, akşamın, kırlangıçların gidişinin şairin iç dünyasıyla ilişkilendirilmesi, duyguların doğa olaylarına benzetilmesiyle sağlanıyor.
“Az önceki çiçekler nasıl da diken diken” ifadesinde çiçeklerin hâli bir duygusal kırılmaya benzetiliyor.
3. Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)
“Mendiller sallanınca neden tıkanıyorum” dizesinde mendil, doğrudan ayrılığı simgeliyor.
“Köprüleri geçtik, bitti” ifadesi de hayatın aşamalarını köprüye benzeterek bir aktarma yapıyor.
4. Tekrar (İade / Reddü’l-acüz ale’s-sadr)
“Gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç” dizesinin hem başta hem sonda yinelenmesi, duygunun yoğunluğunu pekiştiriyor.
Sonuç: Bu dizelerde en belirgin söz sanatı kişileştirme (teşhis) ve **benzetme (teşbih)**tir. Şair, ayrılığı doğa olayları ve nesneler üzerinden anlatır; bu da şiire hem lirizm hem de derinlik kazandırır.